Sakatlanmak öyle sanıldığı gibi beklenmedik durumlar değil. Çoğunlukla tüm uyarıları ile size geliyorum der ama siz o esnada sadece ilerlemekle meşgulsünüz. Duymak istemiyorsunuz. Kısa bir ara vermek tekrar yola çıkmanızı sağlayacakken bu süre gözünüzde büyüyor. Daha fazlasını isteyerek tekrar başlangıç noktasına dönmek zorunda bile kalabiliyorsunuz. Tüm bunlara rağmen geçmiş deneyimlerden kazanılmış öğretileri yok sayarak tekrar aynı hataları yapabiliyorsunuz. Kimse üstüne alınmayacak belki de ama ben yaptım. Hem de defalarca.
Haziran ayı itibari ile açılma derken yarışlar üst üste geldi ve sonunda yarış raporları yazılarım ile sizlere dönmeyi bekliyordum. Arzuladığım gibi olmadı ama bu konunun daha önemli olduğuna karar verdim. Sadece bir okuyucuya bile yardımı dokunabilir düşüncesiyle bu yazımda sakatlanma ve yaralanma süreçlerini aktaracağım. Lütfen dikkatle okuyunuz ve kendinizle yüzleşin. Ben bunu yaklaşık dört yıl önce öğrenmek zorunda kaldım. Daha öncekilerden ders almadığım için bir daha hayatımda egzersiz olmama ihtimali doğduğunda anladım. Hatta belki de yaşam döngümü bile zora sokabilecek ihtimallerden sonra, en zor şekilde.
Spor hayatımın hep bir parçasıydı. Denemekten hiç çekinmedim hep yeni branşların tadına baktım. Çok riskli veya ürkütücü bir deneyimden kaçmadım. Uçaktan atlayarak serbest paraşüt deneyiminden, buz zeminde paten yapmaya kadar her şeye açık oldum. Çok fazla kaza da yaşadım. Pek de sağlam bir çocuk değildim, ilkokul yıllarında bacaklarım yara içerisinde kollarım biri bağlı şekilde gezinirdim. O şekilde hala haylazlık peşindeydim, tabi. Takım sporlarına aşina olduktan sonra rekabet ve çekişmelerde bir şekilde yerde kalırdım. Hatta lise de lakabım kürdan bacaktı. Sonralarda performans gerektiren durumlara geldiğimde antrenörlerim hep uyarıda bulunurdu. Kötü gün gelmeden çok önce beslenmeme ve dinlenmeme dikkat etmem gerektiği söylendi. Yapmadım ve hep bir hüsranla bitti. İstediğim finallerde yer alamamak, takımda yerimi kaybetmek, düzenli bir branşta ilerleyememek gibi o dönemler şansızlık dediğim olağan sonuçlar ile karşılaştım.
Antrenör olmaya ve başkasına öğretmeye başladığımda daha dikkatli olmaya çalıştım. Kendi performansımla hiç ilgilenmeden tamamen sporcularıma odaklanmaya karar vermiştim. Böylece bir daha bir aksilik ile karşılaşmamam beklenir. Keşke öyle olsaydı. Sporcularımı motive etmek için onlarla antrenman yapmak zorunda hissettim. Gerektiğinde yarışları beraber bitirdim. Az uyku ve çoğu zaman düzensiz beslenme ile stresleri yüklenerek devam eden bir süreçti. Yaklaşık 2-2,5 yıl diz sakatlığı yaşadım. Ardından stres kırığı ile 2 yıl daha çöp ettim. Bu iki olayda da tam iyileşmeden tekrar sahalara dönme isteğimle uzadı süreler. Aslında bu kadar zaman almaz tedaviye odaklanılırsa. Son deneyim ise kalp rahatsızlığı. Dinlenik haldeyken yaşadığım göğüs sıkışmaları ve kalp ritminde bozukluklar. Bu sefer ki daha fazla stres ile ilgiliydi. Sonuçta genç olmanın yaş ile ilgili olmadığını doktoru beklerken diğer hastaları gördüğümde anladım. Ölmekten çok korktum. Fizyolojik değil psikolojik olarak zor bir süreçti.
Ne öğrendim değil ne öğrenmek zorunda kaldım kısmına geleyim artık. Kendimize çok yükleniyoruz. Sürekli daha fazlasını istiyoruz ama o anların yeterince tadını çıkarmıyoruz. İlk değişikliğim stres kaynaklarımdan kurtulmak veya azaltmak oldu. Çoğu zor kararlardı ama alınması gerekiyordu. Hayatımı yaşamaya başlamıştım. Telefonu uçak moduna alıp 2 saat hiçbir şey yapmadan oturup denizi izlemek gibi keyifler edindim. Durağanlaştım. İşimi haftada maksimum 4 gün olacak şekilde düzenledim. Daha az kazanıp minimal yaşayarak keyif almayı öğrendim. Zenginlik yanı başımdaymış ve görmemişim. Kıymetini bilmediğim şeylerin farkına vardım. Bu sıralar tanışmış olduğum ve beni güler yüzümle tanıyan herkesin hiç anlayamayacağı aksi bir adamı geride bıraktım. Bu değişim ve dönüşüme destek olan herkese çok teşekkür ederim. Drama bitti, sakatlanma diyordum.
Ben sakatlanma sürecini düzensizce üst üste yerleştirilmiş jenga bloklarına benzetiyorum. Çok iyi bir yapıda olmadığını bile bile üstüne yeni bloklar eklemeye devam ediyorsunuz. Zirveye ulaşma hedefi o kadar başınızı döndürüyor ki sonunu bile bile devam ediyorsunuz. Arada hafif sallanıyor içiniz cız ediyor ama yıkılmayınca hiçbir şey olmamış gibi üstüne yeni bir kat çıkıyorsunuz. İşte böyle bir şey bazı kararlarımız. Düşüşümüz de efsane oluyor. Bir daha kalkamıyoruz bile bazen. “Eskiden düzenli spor yapardım, sonra bir sakatlık yaşadım ve bıraktım.” Şu cümleyi eminim siz de işitmişsinizdir. Bir daha dönemeyecek kadar kötü bir duruma gerçekten gerek var mı? Bakın başınıza gelen bir kazadan bahsetmiyorum. Tabi ki önüne geçemeyeceğimiz şeyler var ama bile bile başımıza gelecekleri yine durmadığımız anlara ne demeli? Keşke baştan dizmeye başlasaydık o jenga bloklarını; yavaş, sistemli ve sürekliliği sağlayarak. Bir ufak esinti ile yıkılmayacak şekilde.
Sakatlanma jenga bloklarının devrilmesi ve yaralanma ise düzensiz yerleştirilmiş her bir blok gibi düşünün. Her egzersizde kaslarınızı parçalarsınız, dinlenerek ve beslenerek toparlanırsınız. Yalnız bu parçalanma sağlıksız düzeyde olursa kas yırtığı veya kas yaralanması denilen bir durum yaşatır. Bunu anlamamanız imkansız o ağrı oluşunca üstüne gitmek yerine durmayı tercih ederseniz, kısa sürede dönebilirsiniz. Aksi taktirde hem tedaviye başlamamış hem de sorunu büyütürsünüz. Sonuçta iyi çalışmayan kas grubuyla ve reflekslerinizin eskisi gibi olacağını ön görerek performans zirveleri elde ederken acıyla bırakmak zorunda kalırsınız. Ağrıyken iyiydi o sırada bırakılmalıydı. Dizim sakatken günlük olarak yürüyüşlerde yaşadığım acı geliyor aklıma, ah oğlum o ağrıyken duracaktın işte.
Kaslar dışında da yaralanma veya zedelenme olabilir. Asıl olay yerinde durmayı bilmek. Doğru tespiti yapabilmek ve ardından tedaviye geçmek. Bu sırada da gereksiz yere kendinizi strese sokmamak. Şu yarış var yetişmem lazım gibi düşünceler olmamalı. Ben yukarıda bu yazdıklarımın tamamını önce kendime anlattım. İkna oldum ve spor sürekliliğini bu şekilde sağladım. 2021 itibariyle sosyal medya ve blog üzerinden gelişmeleri paylaştıkça gelen cevaplar üzerine bu yazıyı yazmak zorunda hissettim. Öncelikle ben hiç sakatlanmadım. Sakatlanmaktan korkarak yoğurdu üfleyerek yedim. Son altı ay içerisinde ağrı veya ağrı ihtimali ile 5 kere ara vermişim. Bunlardan hiçbiri sürekli olarak devam etmemiş. Hepsinin nedenini öğrenmek için çabalamışım ki aynı sorun ile bir daha karşılaşmayayım. Özellikle de antrenman notlarında bunları yazmaya çalıştım.
Son ağrım sol üst bacağımda (vastus medialis) ağrı oluştu. Pazar akşam antrenmandan bir süre sonra ilk kez hissettim. Ardından akşam zaman zaman ağrı hissediliyordu, özellikle merdiven çıkarken ve inerken. Her zamanki gibi önce hangi kas grubunda ağrı olduğunu anlamak ve hareket kısıtlamalarını denedim. Sonra koşucular için bu ağrı sebepleri ne olmalı diye araştırdım. Ertesi sabah 30dk jogging ile koşarken ağrı olup olmadığını öğrenmeye çalıştım (pace 7:00). Yürürken yaşadığım ağrı koşarken olduğundan daha fazlaydı. Bu durum sebebi ısındıkça ağrı hissi azalıyordu. Tedavi önerisi olarak da tendona yakın sıcak uygulama ve masaj öneriliyor. Aynı zamanda ağrı kesici krem kullandım. Böyle durumlarda alışkanlık olarak tedavi yapmazsam bile üç gün ara veriyorum. Bu sırada dinlenme ve beslenme düzenine devam ediyorum; böylece vücudun onarımına zaman tanıyorum. Perşembe sabah’a kadar koşmama ve test edinceye kadar sadece yürüyüş yapmaya karar kıldım.
Bu sabah denemeyi 30dk civarında patikada yaptım. Anlık hızlı koşular da yaparak gerçekleştirdiğim denemelerde herhangi bir sorun oluşmadı. Fakat bu oluşmayacağı anlamına gelmiyor, eğer iyileşme olmamışsa ödem oluşacak ve ağrı nüksedecek. Genellikle 6 saatin altında bir sürede bedeniniz o sinyalleri vermeye başlar ama ben 12 saat beklerim. Bu akşam konuyu netleştirmiş olacağız yani. Eğer işler yolundaysa biraz daha uzun süre deneme yapacağım çünkü yarışta test edilmez böyle şeyler. Yarışta test edilecek herhangi bir malzemeyi bile tercih etmiyorken bacağımı hiç riske edemem. Her şey yolunda giderse cuma ve cumartesi denemeleri ile Pazar sabahı yarışta koşarım. Eğer tereddüt edersem koşmam, kimseye kanıtlayacak bir şeyim yok. Öncelikle kendimi kandırarak elde edeceğim başarı ile mutlu olamam.
Gelelim bu sıralarda koşulacak yarışlara. Öncelikle yarışlar benim planımın dışında yapılan ertelemeler ile üst üste geldi. Bu istediğim bir durum değildi ve bu sebeple baştan itibaren bu yarışları koşmama ihtimalini göz önünde bulundurmuştum. Yine de bütün yarışları koşacak gibi planlamaya da devam ediyorum. Koşmayacak olsam bile izleyici olarak orada olmalıyım. Hem organizasyonu hem de diğer koşan arkadaşları desteklemek isterim. Şu an yarışma ihtimalini yüzde 40 civarında görüyorum. Instagram hikayelerinde konuyla ilgili paylaşımlarda bulunmaya devam edeceğim, henüz takip etmediyseniz @ultrayolculuk profilim sizleri bekler. Sağlıkla koşun, sağlıcakla kalın.
Comments